İstanbul’un bilhassa kuzey bölgelerindeki kırsal alanlarda arıcılıkla uğraşan yaklaşık 1500 üretici, ayçiçeği balı hasadına başladı.
AA’nın haberine nazaran kentin kırsal alanlarında, yıllık yaklaşık 3 ton bal ve öbür arı eserlerinin üretimi yapılıyor. Ayçiçeği balı hasadına başlayan arıcılar, hasat sonrası püren ve çam balına yönelecek.
51 yıldır arıcılıkla uğraşan ve Türkiye’nin farklı bölgelerinde kovanları bulunan İstanbul Arıcılar Birliği Lideri Onur Çilenk, İstanbul’da 150 bin civarında koloni olduğunu ve 1500 kişinin arıcılıkla uğraştığını söyledi.
Kent genelinde 120 bin ton bal ve 8,5 milyon koloni ile kesime takviye verdiklerini lisana getiren Çilenk, “İstanbul, koloni varlığı bakımından Türkiye’de 9’uncu sırada. İstanbul’da yıllık 3 ton bal ve öbür arı eserleriyle dala takviye oluyoruz. İstanbul’un her bölgesinde faaliyet yürütmekteyiz. Türkiye 8,5 milyon koloniyle dünyada ikinci sırada, Çin 13 milyon koloniyle dünyada varlığını sürdürmektedir. Koloni açısından ikinci sıradayız lakin büyüğüz. Bal ve arı eserleri üretiminde biraz daha geri durumdayız” diye konuştu.
‘BALDA 3 BİN 500 FLORAYA SAHİBİZ’
Türkiye’de üretilen balın kalitesine değinen Çilenk, şunları söyledi:
“Bal kalitesinde dünyada en güzeliz. Zira 3 bin 500 floraya sahibiz. Endemik bitkilerimiz var, dünyada bu yoktur. Dört mevsim, yedi bölgede faaliyet gösteririz. Bu mevsimde ayçiçeği bitti. Kış devrinde çam bölgesine geçip, çam balı üretimi yapılacak. Erken ilkbaharda, yani birinci ayda faaliyetler başlıyor. Üçüncü ayda tekrar narenciye balıyla başlar, sonra bunun devamında kestane, ıhlamur olarak sarfiyat. Daha sonra kır çiçeği balı çıkar. Süper çam balı çıkartıyoruz.”
Dünyanın pek çok ülkesinde “İstanbul’da arıcılar var” dediklerinde herkesin büyük şaşkınlık yaşadığını aktaran Çilenk, “1500 aile bu işten ekmek yiyor, 150 bin civarında da kolonimiz, arılarımız var. Şu anda üreticilerimiz bu bölgelerde birebir halde faaliyet gösteriyor. Buradan da isteyenler çam bölgesine gidecektir. Çam bölgesine gitmek istemeyenler püren dediğimiz sonbahar pürenine yönelecektir. Onlar da arılarını götürüp, ballarını hasatlarını yapacaklar” tabirlerini kullandı.
Çilenk, İstanbul’daki arıcılık faaliyetlerine ait şunları kaydetti:
“Her bölgede her faaliyeti yürütemiyoruz. Orman Bölge Müdürlüğümüze teşekkür ediyoruz, alanları açtı. İstanbul’a baktığınızda, flora bakımından varlıklı. İstanbul’un yalnızca yüzde 43’ü orman, yani alanlarımız geniş. Çok büyük, metropol bir kent fakat ağaçlık alanlar da var. Aslında biz dengeyi sağlıyoruz. Arı olmazsa hayat olmaz, arı olmazsa dünyanın ömrü 4 yıl. Metropolde faaliyetlerimizi yürütüyoruz lakin halkımız da şuurlu. Yani arıya hassaslığı var. Arılar da halkla iç içe yaşamayı biliyor. Onun için sorun yok. Zira bu metropolün içerisinde fazla flora var. Yani belediyelerin diktiği ağaçlar, bölgesel çiçekler.”
‘ÖNCE KORKUYORDUK, ARTIK ARILARLA İÇ İÇE OLDUK’
Şile bölgesinde 2 yıldır arıcılık yapan Zeynep Toksöz ise birinci başta arılardan korktuklarını ama daha sonra onlarla birlikte yaşamaya başladıklarını söyledi.
Toksöz, “Yeryüzü pazarında çalışıyordum. Üreticiyim, çiftçiyim. Oradaki bir ağabey sayesinde arılarla tanıştım. Sonrasında kendim de arılar aldım. Kovanlarımı çoğaltmak istiyorum. Birinci başta ısırmalarından çok korkuyorduk, artık arılarla iç içe olduk. Arılar hoş canlılarmış lakin uğraşması sıkıntı. Zira kovanlarımız ağır. Bayan olarak kovanları indirmek, kaldırmak zor” şeklinde konuştu.
(ANADOLU AJANSI)